5 Şubat 2014 Çarşamba

SOL KIÇ YANAĞININ SOLU



Platinin olduğu tarafa oturdukça, onu daha derinden hissediyorsun. Soğukluğu sol kıç yanağının solundan, bütün vücuda serinlik veriyor. Kendini yıpratmış bir tenin altında hüzünle ağlıyor bazen. Ağlamaklı şiirler haykırıyor. Topluluğun içinde seni kendi kendine konuşuyor sananlar platini hiç bilmiyorlar. Ve senin iflah olmaz bir deli olduğunu sanıyorlar. Aldırmıyorsun onlara. Hiçbir şeye aldırmadığın gibi.

Sonra bir çılgınlık yapıp, ruhunun hiç barışmadığı kalabalıklar arasına girmeyi istiyorsun. Köprüden şehrin merkezine inecekken, seni, teni esmere çalan gazete satan çocuklar karşılıyor. Bir tane alıyorsun. Çay içerken okurum diye koltuğunun altına huzurla yerleştiriyorsun. Ama çay içecek adam akıllı bir yer bulamıyorsun. Sonra kuytu köşede kalmış, öğrencilerin bol olduğu bir kahveye sığınıyorsun. Açıyorsun gazeteni.

Gazeteyi bitirene kadar bir çay,  iki kuşburnu içiyorsun. Etrafında kimse kalmamış. Bütün tabureler toplanmış. Kahveciyle göz göze geliyorsun. Tam yanına, hesabı ödemeye gidecekken, sol kıç yanağının solundaki platin serinlik vermeye başlıyor. Acıyorsun kendine. Sefilliğine. Bir sürü boktan renk barındıran gömleğine. Suratında bulunan, nirvanaya ulaştırdığını sandığın o lanet karmaşık haritaya...

Unutmak. Aslında unutamamak. Ve arada kalmak. Platinin yaşamına getirdiği şeyi hissetmek. Şey. İşte en büyük gizem bu. Şeyleşmenin karamsarlığı.

Ve geri dönmek. Sol kıç yanağının solundan gelen serinliği hissettiğin ilk yere...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu blogta yer alan yazılar üzerindeki 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu altında düzenlenen tüm maddi ve manevi haklar eser sahibi olan Ahmet Kaya'ya aittir. Söz konusu içerikler eser sahibinin izni olmadan kopyalanamaz, çoğaltılamaz, işlenemez, değiştirilemez veya başka internet sitelerinde ya da basılı veya görsel yayın yapan diğer mecralarda yayınlanamaz.