11 Şubat 2014 Salı

TABUT



Gözlerimi açamıyorum. Sanki bir japon yapıştırıcısı sürülmüş gibi göz kapaklarımın birleştiği noktaya.

Kollarımı hareket ettiremiyorum. Tımarhaneye yatırılan bir deliye giydirilen elbise sanki üzerimde.

Islağım. Az önce yıkanmış ve kurulanmamış gibi. Hem de buz gibi çeşme suyuyla.

Sesler geliyor. Namaz. Evet, namaz kılıyorlar. Soğukta? Dışarıda?

Namaz bitiyor. Hoca bağırıyor: "Nasıl bilirdiniz?". "İyi bilirdik" diyorlar hep bir ağızdan.

O an gözlerimi açabiliyorum. Çürümekte olan, yeşile boyanmış tahta tabutun içerisindeyim. Bir bok böceği, göbeğimin üzerinde geziniyor. Onu atmak isterken tabutu açıyorum. Herkes, ikinci kez "İyi bilirdik" dediği anda "İyiyim tabi eşşoğlu eşekler" diyorum. "Sizden daha sağlıklıyım hem de."

Sessizlik.

Bir cesedi toprağı gömmeyi, dünyanın en kutsal işi sayan topluluk donup kalıyor.

Çıkıyorum tabuttan. Kefeni hocanın önüne atıyorum. Götüm başım açık, kalabalığın aptal bakışları arasında evime gidiyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu blogta yer alan yazılar üzerindeki 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu altında düzenlenen tüm maddi ve manevi haklar eser sahibi olan Ahmet Kaya'ya aittir. Söz konusu içerikler eser sahibinin izni olmadan kopyalanamaz, çoğaltılamaz, işlenemez, değiştirilemez veya başka internet sitelerinde ya da basılı veya görsel yayın yapan diğer mecralarda yayınlanamaz.