27 Ocak 2014 Pazartesi

OYUN



Kızgın bir annenin sesi geliyor önce. Sonra bir tokat sesi, sonra ona ağlama sesi eşlik ediyor. Annenin sesi tekrar geliyor, tekrar kızıyor. Çocuk yüzünü tutmuş. Belli ki tokat yemek istemiyor. Susmuyor. Ağlıyor fakat elleri yüzünde, parmaklarının arasından annesinin hareketlerini gözlüyor. Şükür ki annesinin yanına başka bir kadın geldi. Rahatlıyor. Az önce yüzünü kapattığı elleriyle gözyaşlarını siliyor.

Yanından Fulya geçiyor. Fulya'ya bakıyor, Fulya ona bakmıyor.

Annesi geliyor. Annesinin yüzü güller açmış. Herhalde çaldığı erikleri unuttu. Sonra yürüyorlar hiç durmadan. Annesine bakıyor, annesi düşünceli. Akşam ne yemek yapacağını düşünüyor olmalı. Söylese mi acaba, canının makarna çektiğini. Yok, en iyisi bir şey söylememek. Her an çaldığı erikler hatırlanabilir.

Gidiyorlar.

Annesi bir kadın daha görüyor yolda. Kadın heyecanlı, annesi de heyecanlanıyor. Pazar arabasını orada bırakıp koşuyor. O da peşinden koşuyor, ne olduğunu anlamadan.

Burası onun evi. Evin önü hiç bu kadar kalabalık olmamıştı. Babası işten gelmiş olmalı. O da sevmezdi böyle kalabalığı oysa.

Herkes ona bakıyor, başını okşuyor. Merdivenlere yöneliyor annesinin peşinden. Korkuluksuz, tehlikeli merdivenlere. Annesinin haykırışını duyuyor önce, sonra anneannesinin tesellisini. Yerde biri yatıyor. Pantolonu ne kadar da babasınınkine benziyor. Gömleği; babasının gömleği. Herkes bir ağızdan hıçkırarak ağlamaya başlıyor sonra, oda kalabalık. Herkes ona bakıp ağlıyor.

Sonra eğiliyor babasının yüzüne doğru. "Söz baba, bir daha erik çalmayacağım. Lütfen ölme oyununu oynama artık..."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu blogta yer alan yazılar üzerindeki 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu altında düzenlenen tüm maddi ve manevi haklar eser sahibi olan Ahmet Kaya'ya aittir. Söz konusu içerikler eser sahibinin izni olmadan kopyalanamaz, çoğaltılamaz, işlenemez, değiştirilemez veya başka internet sitelerinde ya da basılı veya görsel yayın yapan diğer mecralarda yayınlanamaz.